Sema Baysal ile Fitoterapi ve Kanser Hakkında Konuştuk
Sema Baysal: Hocam sizi tanıyabilir miyiz?
Memleketim Sinop. Çocukluğum orada geçti. Lise yıllarında İstanbul’daydım. Kabataş Erkek Lisesi mezunuyum. Liseyi bitirdikten sonra Trabzon Karadeniz Üniversitesi Teknik Fakültesi’ni kazandım. Tıp eğitimini de Trabzon’da gördükten sonra kısa bir süre doğu hizmeti yaptıktan sonra Trabzon’da görevime devam ettim. 2000 yılı sonuna kadar Trabzon’da çalıştıktan sonra 2001 yılı başında İstanbul’a geldim. Uzun yıllar Devlet Hava Meydanları İşletmesinin (DHMİ) kurum tabipliğini yaptım. Bu süreçte yine iş sağlığı güvenliği ile ilgili iş yeri hekimlikleri yaptım, acil hekimlikleri yaptık ve bugüne kadar geldik.
Sema Baysal: Fitoterapiye ne zaman başladınız?
Fitoterapiye ilgimiz 1990’lı yıllarda başladı. Hatta ilk babamla ilgili bir sıkıntımız olmuştu, fitoterapi o zaman gündemime girmişti. Babamda bir tansiyon hastalığı çıktı. Tansiyonla ilgili ilaç başladık. Babam 58 yaşındaydı. Aynı zamanda bir fitoterapi formülü uyguladık. Kullanımı 3 ay sürdü. Ondan sonra babamdaki tansiyon hastalığı rahatladı ve 5-6 yıl boyunca hiç tansiyon ilacına ihtiyaç kalmadan hayatını devam ettirdi. Yine 1996 yılında bir yakınımın küçük kızının bir rahatsızlığı olmuştu. Yoğun bakımda 2 seneye yakın takip ettik onu. O yıllarda onun üzerinde de birçok bitkisel tedaviler kullandık ve faydalarını gördük. Bu şekilde fitoterapi yani bitkisel tedaviler hayatımıza girmiş oldu. Ondan sonra meslek hayatımız boyunca, kamu hekimliğim boyunca da hastalarımıza bir takım fitoterapi tavsiyelerinde bulunduk. 2009-2010’dan bu yana da fitoterapi ile ilgili daha yoğun çalıştım. Bitkisel ürünlerden ilaç üreten arkadaşlarım vardı, onlar benden destek istediler. Bir doktor ekibi olarak hangi ürünleri ne dozda kullanalım, bunlarla ilgili çalışmalar yaptık. Hastalara danışmanlıklar verdik. En son 1,5 yıl önce kamudan emekli oldum. Bu birikimimi artık bundan sonra bütün mesaimi bu alana vererek devam ettiriyorum.
Fitoterapi kelime olarak biraz yabancı gibi görünüyor. Fito bitki demek, terapi de tedavi demek. Bitkilerle yaptığımız tedaviye fitoterapi diyoruz. Biraz daha özel bir şekilde ifade edersek, bitkiler temel gıda maddesidir, bütün canlıların gıdalarını temin ettiği maddeler bitkilerdendir. Bitkilerin besleyici bir takım özellikleri var. Karbonhidratlar, proteinler, yağlar var. Bir de bitkilerin içinde bizim sekonder metabolit dediğimiz aktif moleküller var. Bunlar tedavi edici, iyileştirici özelliği olan ve binlerce yıldır insanlık tarihi boyunca deneyimlenmiş moleküller. Bu molekülleri bünyesinde yoğun barındıran bitkileri biz hastalıkların tedavisinde kullanıyoruz. Binlerce yıldır süregelen müthiş bir birikim var. Özellikle Uzakdoğu tıbbı, Çin, Japonya ve Hindistan’da bugün de onların geleneksel tedavileri devam ediyor. Batı tıbbı da Amerika ve Almanya merkez olmak üzere fitoterapi çok yaygın kullanılıyor. Bizdeki kullanım biraz gecikti maalesef. İlk defa 1993 yılında Almanya ile Türkiye arasında “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tedaviler” ile ilgili bir anlaşma yapılıyor. Almanya’nın ESCOP dediğimiz bir kurumu var, Türkiye olarak üye olduk. Ve onların fitoterapi uygulamalarına uyacağımıza dair bir taahhüdümüz oluyor. 2014’te de Türkiye’de mevzuat yayınlanıyor. “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları” mevzuatından sonra tıp doktorları için fitoterapi eğitimleri veriliyor. Biz tıp fakültelerinde fitoterapi ile ilgili bir eğitim almıyoruz. Hatta beslenme ile ilgili bir eğitim de almıyoruz. Halbuki insanın yaşamını sağlıklı sürdürebilmesi için beslenme konusunda ciddi bir bilgi birikimi olması gerekiyor. Gıda olarak kullandığımız ürünlerin insan sağlığı açısından önemi konusunda mutlaka bilgi birikimi olması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği fitoterapi eğitimleri ile birlikte bu açığımızı da kapatıp fitoterapi alanında bir çalışma imkânına kavuştu doktorlarımız. İnsanlarımız da bundan istifade ediyorlar.
Sema Baysal: Kanser tedavisinde fitoterapinin etkileri nelerdir?
Biz fitoterapiyi hemen hemen bütün hastalıklarda kullanabiliyoruz. Özellikle kronik hastalıklarda çok önemlidir. Hipertansiyon teşhis edildikten sonra ömür boyu bir tansiyon ilacı ile yaşamak zorundasınız. Şeker ve romatizmal hastalıklar için de durum böyle. Birçok dejeneratif hastalıklar, beyin sinir hastalıkları için de durum böyle. Fitoterapi ile bu durumu tersine çevirebiliyoruz. Kanserde de fitoterapi çok önemli bir tedavi yöntemi. Bugün Türkiye’de kaybettiğimiz insanların 5’te birini kanserden kaybediyoruz. Tabi kanserde çok büyük gelişmeler oldu. Kemoterapi, radyoterapi, son yıllarda çıkan akıllı ilaç uygulamaları, hormon terapileri, cerrahi teknikler… Bu yöntemlerle birlikte kanserle mücadelede bir noktaya ulaştık ama bu seviye halihazırda bizim insanlarımızın yüzde 20’sini kanserden kaybetmemiz konusunda çok fazla bir avantaj sağlamış görünmüyor. Dolayısıyla burada fitoterapi gerçekten çok önemli bir alan. Fitoterapinin tamamlayıcı ve bütüncül bir yaklaşımı vardır hastalıklara. Son 20-25 yıl içinde fitoterapide kullandığımız bitkilerin molekülleri ile alakalı çok ciddi çalışmalar var. Bu moleküllerin kanser hücreleri üzerinde çok ciddi etkilerinin olduğu ispatlandı. Kanser DNA hasarı sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. DNA hasarına ne sebep olur? Bizim vücudumuzda standart, rutin bir metabolizmamız var. Aynı zamanda vücudumuzda bir takım atıklar da ortaya çıkıyor. Bu atıkları bertaraf edici mekanizmalar var. Ama bazen bertaraf edici mekanizmalar zayıf düşüyorlar ve atıklar orada baskın duruma geliyorlar ve hücrede hasar oluşturuyorlar ve bu durumda DNA’da hasar oluşursa hücre ya işlevselliğini yitiriyor ya hayatiyetini kaybediyor ya da bizim mutajen dediğimiz kanserleşme aşamasına geçiyor. Her gün bu şekilde vücudumuzda yaklaşık 1 milyon civarında kanser hücresi oluşuyor. Bağışıklık sistemimiz de bunları yok ediyor. Bağışıklık sistemimizin zayıfladığı durumda kanser oluşumu hangi organımızda baskın hale gelirse o organın kanseri ortaya çıkıyor. Tedavi yaklaşımları olarak kemoterapi ve radyoterapi kanser hücresini öldürmeye yöneliktir. Ama bu tedaviler kanser hücresini öldürürken ne yazık ki bizim normal sağlıklı hücrelerimize de zarar veriyorlar. Fitoterapinin burada kullandığımız modern teknikleri destekleyici özellikleri var. Kemoterapiye karşı kanser hücreleri bazen direnç geliştiriyor. Tedavinin belli bir süre başarılı olup, sonrasında geri dönüşlerin, nükslerin sebebi de buna dayanıyor. Ama fitoterapi ile birlikte ilerlediğimiz zaman fitoterapitik ürünler yani tıbbi bitkiler kanser hücrelerinin bu direnç geliştirme mekanizmalarını engelliyorlar. Yani bizim kullandığımız tıbbi tedavilere ciddi bir destek oluyorlar. Onların etkinliğini artırıyorlar. Ayrıca tıbbi bitkilerin kanser hücreleri üzerinde öldürücü sitotoksik özellikleri var. Ama kanser hücrelerini öldürürken bizim sağlıklı hücrelerimize zarar vermiyorlar hatta onların fonksiyonlarını destekliyorlar. Öte yandan kanserin yayılma yolakları var. Örneğin karaciğer hücremiz kalkıp da ben burada çok sıkıldım biraz midede oturayım, orada çalışayım diyemez, böyle bir duruma vücut müsaade etmez. Ama kanser hücresi karaciğerde ise kan yolu ile lenfatik drenajla veya komşuluk yolu ile diğer organlarımıza bulaşabiliyor ve orada yine çoğalarak tümöral faaliyetlerini devam ettiriyor. Kullanılan modern tedavilerin metastaz önleyici özellikleri yoktur. Tıbbi bitkilerin metastazı da önleyici özellikleri var. Yine kanser hücrelerinin kendilerini besleyici özellikleri var. Anjiyogenez mekanizması var. Kendi bulundukları zeminde bir damar ağı oluşturuyorlar. O bölgenin kanlanmasını artırıyorlar ve böylece daha hızlı büyüyüp çoğalıyorlar. Tıbbi bitkiler bu anjiyogenez mekanizmasını da ortadan kaldırıyor. Kanserli dokunun bulunduğu yerdeki damar oluşumunu engelliyor ve kanserli dokunun beslenmesini zayıflatarak gerilemesine ölmesine katkıda bulunuyor. Bu şekilde kanserin tüm yolaklarında etkinliği olan bir tedavi yöntemidir fitoterapi.
Kemoterapi kullanamadığımız durumlarda da fitoterapinin çok ciddi etkilerinin olduğunu kullandığımız zaman görüyoruz.
Sema Baysal: Fitoterapi ile şehir dışı ve yurtdışındaki hastalara da destek olabiliyor musunuz?
Bu pandemi sürecinde çokça hayatımıza girdiği gibi online danışmanlık hizmetleri de verebiliyoruz. Yurtiçi ve yurtdışındaki bütün başvurulara hizmet verme imkanımız var.