A Haber’de Fitoterapiyle İlgili Soruları Yanıtladım
Leyla Ataman Soyal: Fitoterapiyi nasıl tanımlayalım, hastalar nasıl faydalar görüyor?
Fitoterapi bitkilerle tedavi demektir. Bu konuda binlerce yıllık bir birikim var. İnsanlar tarih boyunca hastalıklarını fitoterapi ile tedavi ettiler. Dolayısıyla günümüze gelmiş olan birikim oldukça fazla. Bizim ülkemizde de 2014 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliğini yayınladığı Tamamlayıcı ve Geleneksel Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nden sonra tıp doktorları bu konuda eğitimlerini aldılar ve fitoterapi konusunda çalışmaya başladılar. Fitoterapiyi biz bütün hastalıklarda kullanabiliyoruz. Kronik hastalıklardan romatizmal hastalıklara kadar, kansere kadar her hastalıkta kullanabiliyoruz. Fitoterapinin bu anlamda alanı çok geniştir. Ben uzun zamandır fitoterapinin kanser tedavisi kısmı ile ilgileniyorum. Bu konuda da çok ciddi, başarılı sonuçlar alıyoruz. Hem günümüzün klasik tedavi yöntemlerinin etkinliğinde ciddi bir etkisi var hem de fitoterapik ürünler yani tıbbi bitkilerin kanserin üzerinde münhasıran kendilerinin ciddi etkileri var. Bu etkilerden faydalanmaya çalışıyoruz.
Leyla Ataman Soyal: İlerlemiş kanser evrelerini düşündüğümüzde maalesef her iki kanser hastasından birini kaybediyoruz. İlerlemiş kanserlerde fitoterapi kullanmak uygun mudur? Fitoterapi hangi süreçte devreye girmelidir?
Artık biraz da iş ağırlaştıktan sonra insanlar son çare olarak ne yapabiliriz diye arayışa giriyorlar. Fitoterapi bizim ülkemizde ne yazık ki biraz geç başlanmış olan bir uygulama. 2014 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliği ile birlikte tıp doktorları bu konuda devreye girdi ve fitoterapi uygulamalarına başladılar. Ama fitoterapiyi biz istiyoruz ki hastalık teşhis edilir edilmez hemen diğer tedavi yöntemleri ile beraber yani klasik tıbbi tedavi yöntemleri ile beraber uygulamaya koyalım ki uyguladığımız modern tedavilerden de arzu ettiğimiz sonucu daha üst seviyede alabilelim. Bu açıdan baktığımızda bugün uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi diğer yöntemlerin etkinliğini artırıcı özellikleri var, bunlardan faydalanmak istiyoruz. Yine kemoterapinin çok ciddi yan etkileri ile karşılaşıyoruz. Toplumun büyük bir kesiminde kemoterapiye karşı bazen dayanılmaz yan etkiler ortaya çıkıyor. Bunu tıbbi bitkilerle desteklediğimiz zaman yan etkileri çok aşağılara çekebilme ihtimalimiz var. Dolayısıyla fitoterapiyi bu yönü ile etkin bir şekilde kullanabiliyoruz. İleri aşamalarda bazen klasik tıbbi tedavileri uygulayamayabiliyoruz. Hastanın bu tedavileri kaldıracak direnci kalmadıysa o zaman kemoterapi ve diğer tedavileri veremiyoruz. Son aşama terminal dönem dediğimiz dönemde bile fitoterapiyi kullanabiliyoruz. Hasta beslenebildiği sürece, ağızdan alabildiği sürece, tıbbi bitkileri hastaya verme imkanımız var ve onların etkilerinden tesirlerinden faydalanma imkanımız var.
Kanserin yan etkilerinin ortadan kaldırılmasında gerçekten tıbbi bitkilerin çok büyük etkileri var. Bugün kullandığımız kemoterapik yöntemler sitotostik dediğimiz hücre öldürücü yöntemler. Kemoterapi hastalıklı hücreleri hedef alırken maalesef sağlıklı hücrelerimize de zarar veriyor. Dolayısıyla bir takım organlarımızda fonksiyon bozuklukları, hücre harabiyetine bağlı bir takım sıkıntılar yaşayabiliyoruz. Fitoterapi bu sıkıntıları minimize etmekte etkili bir yöntem.
Leyla Ataman Soyal: Hocam siz diyorsunuz ki kanserle savaşta temel etken motivasyon, bu konuda neler söyleyebiliriz?
Her hastalığın tedavisinde olduğu kanserde de motivasyon çok önemli. Çünkü eğer hasta iyileşeceği inancını kaybederse, mücadele etme azmini kaybederse, kullandığı tıbbi tedaviler dahil bütün uygulamalarda bir zaafiyet ortaya çıkıyor. Dolayısıyla iyileşme konusunda o arzu istek olmayınca hastayı iyileştirmekde zorlanıyoruz. Bugün bazı meslektaşlarımızın bu konuda bana göre eksiklikleri ve yanlışları var. Hiç kimse kimseye ne kadar yaşayacağını söyleyemez. Ömür Allah’tandır. Biz buna böyle inanıyoruz. Bizim mücadele ettiğimiz ana düşman hastalık. Hastalığın karşılığı tedavidir. Ölüm hayatın karşılığıdır. Dolayısıyla bu ölüm duygusunu, ölüm fikrini çok fazla gündem etmemek gerekiyor. Hasta iyileşmek isterse iyileşir diyor tıp tarihinin en gözde isimleri. Eğer hasta gerçekten iyileşmek isterse, bu motivasyonu ortaya koyarsa, hastalıkla mücadele ederse, doğru uygulamalarla doğru yöntemlerle üstesinden gelinmeyecek hastalık yoktur. Bu kanser bile olsa.
Leyla Ataman Soyal: Kanserden korunmak için güçlü bağışıklık sistemi ön plana çıkıyor. Biz günlük yaşantımızda da bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak için beslenmemize nasıl önem vermeliyiz?
Bitkisel tedavinin birinci basamağı beslenmektir. Doğru beslenirseniz ve sağlığınızı menfi yönde etkileyecek beslenme şekillerinden uzak kalırsanız koruyucu hekimlik anlamında ciddi bir aşama katetmiş oluruz.
Leyla Ataman Soyal: Hocam Türkiye’deki hastalarınız çok ciddi faydalar görüyor. Peki yurtdışındaki kanser hastaları size nasıl ulaşıyor, nasıl tedavi süreci ilerliyor?
Dr. Şenol Şensoy: Fitoterapi uygulamaları konusunda ister yurtiçi ister yurtdışı biz rahatız. Hastalarımızın teşhis ve takipleri zaten klinikler tarafından yapılıyor. Bizim burada sağladığımız katkı aslında bir danışmanlık ve doğru fitoterapi uygulamaları konusunda onları doğru yönlendirmektir. Pandemi sürecinde de bunu çokça yaşadık. Hastalarımızın bize gelme imkanının olmadığı durumda, mevcut tahlillerini, tetkiklerini, röntgenlerini, tomografi, mr, pet gibi film sonuçlarını alıyoruz. Onlar üzerinden hastanın genel durumunu değerlendiriyoruz. Hastayla ilgili diğer bilgileri de telefon yolu ile aldıktan sonra uygun fitoterapi yöntemlerini uygulamakta pek de zorlanmıyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun, hastalarımıza hem danışmanlık hem de fitoterapi desteği verme imkanımız var.
Leyla Ataman Soyal: Özellikle akciğer kanserleri geç teşhis edildiğinden hızla ilerliyor. Fitoterapinin akciğer kanserinde de hayli mucizevi sonuçları var.
Dr. Şenol Şensoy: Aslında kanserin akciğeri, prostatı, midesi… mekanizma olarak birbirinden çok farklı değil. Eğer bir hücre kanserleştiyse, terörize olduysa, sınırsız bir şekilde çoğalmaya başladıysa bu akciğerimizde de olsa, başka bir organımızda da olsa aynı karakteri ortaya koyuyor, aynı davranış şeklini ortaya koyuyor. Yani fitoterapi olaya biraz daha bütüncül bakıyor. Dolayısıyla bu bakış açısı ile birlikte akciğer kanserleri de dahil olmak üzere biz fitoterapik yöntemlerle beraber hem kanserin ilerlemesine, hem metastaz yapmasına, hem kanser tedavisinde kullanılan tıbbi tedavilerde, kemoterapi-radyoterapi gibi ağır yöntemlerin yan etkilerinin minimize edilmesinde etkin bir yöntem olarak fitoterapiyi kullanıyoruz.
Leyla Ataman Soyal: Fitoterapik bitkilerden hangilerini özellikle vurgulayabilirsiniz?
Tıbbi bitkiler dediğimiz bitkiler aslında çokça da bildiğimiz bitkiler. Bugün evimizde baharat olarak kullandığımız zencefil, zerdeçal, çörek otu gibi bitkilerin hepsi tıbbi bitkilerdir. Biz bunları beslenmemizde biraz daha ön plana taşırsak hem koruyucu hem de tedavi edici alanda bize ciddi destekleri olacaktır. Çörek otu yağının şeker hastalığında çok yüz güldürücü sonuçları var. Aynı zamanda antienflamatuar etkisi ile romatizmal hastalıklarda etkilidir, kanserde etkilidir, bağışıklık sistemimizi destekler, kötü kolesterolümüzü aşağı çeker. Yani tıbbi bitkilerin çok yönlü etkileri var.
Leyla Ataman Soyal: İnternetten şu bitki şu hastalığa iyi geliyormuş gibi tarifleri uygulamak ne kadar doğru?
Öncelikle bir hastalığı tedavi ediyorsak mutlaka bir hekime danışmamız gerekir. Kendi başımıza yaptığımız tedavilerde yanlış bitkiler kullanabiliriz. Hastanın başka hastalıkları da varsa olumsuz etkilensin istemeyiz. Tedavi maksadıyla hekimin bakışı bile farklı bir anlam taşır. Korunma amaçlı bitkilerden faydalanabiliriz ama tedavi aşamasında mutlaka hekimin devreye girmesi gerekir.